Kartal Belediyesi tarafından gerçekleştirilen Kitap Fuarı’nın üçüncü gününde bir söyleşi gerçekleştirilen Tarihçi-Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, Kartalla ilgili tarihi bilgiler verdi. Sıcak bir ortamda gerçekleştirilen söyleşiye vatandaşların ilgisi hayli yoğundu.
Söyleşiye vatandaşların yanı sıra, Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel, Kartal Belediyesi Başkan Yardımcıları, Kartal Belediye Meclis Başkan Vekili Özlem Bulut ve Meclis Üyeleri, Kartal Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Başkanı Efendi Argunşah ile kadın ve gençlik kolları üyeleri, Mahalle Muhtarları ve STK temsilcileri katıldı.
KARTAL, ORMAN İÇİNDE EVLERİN OLDUĞU BİR YERDİ
Kartal’ın tarihi ile ilgili bilgiler veren Ortaylı; “Benim gençlik yıllarımda Kartal çok tenha bir yerdi. O zamanın çok meşhur bir yazar vardı, Refi Cevat Ulunay. Bu önemli şahsiyet burada otururdu. Bu kişi istasyonda indikten sonra ki evi sahile doğrudur. Eşek gelip beklerdi istasyonda. O eşekle evine gider gelirdi. Böyle bir yerdi. Çiftlikler, orman içinde evler vardı. Yerli halkın sayısı son derece sınırlıydı. Birden bire bugün beni ürkütecek tarzda bir şehirle karşı karşıyayım. Pendik’in yanı başındaydı ama en yakın yer olmasına rağmen bir köyün kasabası kadar uzak geliyordu insanlara. Yani buradan birisi İstanbul’a gitmişse, onun gelmesi iki günü bulurdu. Şimdi anormal tarzdaki şehirleşme burayı da sardı. Bu kıyıdaki kırsal görünümlü bölge tamamıyla kayboldu” dedi.
ESKİ KARTALLILAR YÜZMEYİ KAPILARININ ÖNÜNDE ÖĞRENİRDİ
Buraların en büyük sorununun sosyal hayattaki yaşam biçimi olduğunun altına çizen Ortaylı; “Bu sıkışık ortamda insanlar eski Kartaldaki gibi yaşayamaz. Eski Kartallılar yüzmeyi kapının önünde öğrenirdi. Bugün burada denize giren varsa helal olsun. Burada önemli olan gelişen iktisadi hayatın yanında kültürel hayatı korumak. İnşaat zorunlu olarak göğe doğru çıktı. Bütün mühim mesele bu inşaatın kalitesi. Bende İstanbul’da bir kiracı olarak sürekli sorguladığımdan, inşaatın kalitesi bakımından Kartal kötü bölgelerden değil. Bu yakada asıl problem kültürdür. İnsanın kendinden daha nitelikli insan yetiştirmesi, bir kuşağın kendinden daha mükemmel bir kuşağı yaratması o kadar kolay bir iş değil. Dünya bu konuda büyük bir değişim yaşıyor. Yaratıcılık artık şarlatanlığa ve memuriyete dönmüş” ifadelerini kullandı.
EN BÜŞÜK SAVAŞ KÜLTÜR ALANINDA YAPILIYOR
Ortaylı; “Biz Dünyadan hiçbir ülkenin yapmadığı ve geçmediği bir kültür kavgasından geçiyoruz. Türkiye çok büyük kavga yapıyor. Bizim kültürel savaşımız en büyük savaştır. Bazı insanlar bunun farkında değil. Burada endüstriyel bir sınıf savaşı yok. Biz kültürel bir savaş yapıyoruz. İnsanların karşı karşıya gelmesi bundandır. Bu sopayla halledilecek iş değildir. Bu karşı tarafı tanımak, dinlemek, kendini tanıtmak ve küstahça davranışlara karşı da kendi doğruluğunla gidebilmektir. Bir tarafı yok farz edip diğer taraftan konuşursan bu olmaz. Bizde işin kötüsü insanlar iki taraftan da anlamıyor” dedi.
DİL EN BÜYÜK ÜRETİM ARACIDIR
Türk dilinin geleceğimiz açısından önemine vurgu yapan Ortaylı; “Her dilin kendine göre bir mekaniği vardır. Dil en büyük üretim aracıdır. İnsanın kendisini geliştirdiği en büyük harikalarından birisidir. Ağzınızla tuhaf tuhaf sesler çıkartırsanız yabancı dili de telaffuz edemezsiniz. Türkler yabancı dilleri düzgün konuşurlar. Hiçbir zamanda telaffuzları alay konusu olmaz. Fakat ağzınızı bozarak Türkçe konuşursanız yabancı dilleri de konuşamazsınız. Sunu vurgulamak istiyorum. Yani Alman aksanlı Türkçe olmaz, o zaman Almancada öğrenemezsin. Çocuklara dili öğretmede annelerin önemi çok önemlidir. Yurt dışına çıkmış Türk anneleri çocuklarına Türkçe öğretmeyi zulüm gibi görüyor. Bu çok yanlış bir yaklaşımdır. Türkçeyi bu şekilde muhafaza edebilirler. Ama maalesef bunu yapmıyorlar. Bundan dolayı bu tür kitap fuarlarının dışarıda Türklerin yoğun yaşadığı yerlerde de yapılması gerekiyor. Çünkü dış Türklük, yayın hayatımızı, kültür hayatımızı takip etmek bakımından bir hayli zayıf. İşler televizyonlara kalmıştır ama televizyonların iyi olmadığını sizde biliyorsunuz. İyi yetişmiş kuşaklar anlamında dile önem vermedikçe, şiveleri öğrenmedikçe, bu memleketin sahip olduğu hazineleri de öğrenmedikçe bizim için ümit yoktur. İşte o zaman kendimizi üretemeyiz. Acayip acayip insanlar ortaya çıkar. Bu bizim için en önemli konulardan birisidir” dedi.
İSTANBUL’UN SARNIÇ PLANI YOK
Kültür mirasımıza sahip çıkmamız gerektiğini belirten Ortaylı; “Bütün tarihi meydanların üstüne olur olmaz kahvehaneler, oteller yapılır. İstanbul’da sarnıçların haritası yoktur. Çünkü her sarnıcın üzerine yapılan bina eski eserlerle başım derde girmesin diye betonla dolduruldu ve dolduruluyor. İstanbul’un sarnıç planı yok. Eğer Yenikapı’da bazı şeyler çıkmasaydı 17’inci asrın ortaya çıkarılan en orijinal Türk mahallesi güme gidecekti” diyerek konuşmasını tamamladı.
Daha sonra plaket takdimi için sahneye gelen Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel, katkılarından dolayı Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya çok teşekkür ettiğini belirterek Kartal’ın simge heykelini kendilerine takdim etti.
Yorumlar kapalı.